Üretim Yönetiminin Temelleri ve Sanayi Devrimi

1 Şubat 2016 Pazartesi0 yorum


Sanayi devrimi ile temelleri atılan üretim yönetimi kavramı, bilimsel yönetim ile ön plana çıkmıştır. Bu konuda çeşitli modeller ortaya atılmış ve sayısız çalışmalar yapılmıştır. 1800’lü yıllarda bu yana yapılan çalışmalarda günümüzün modern üretim anlayışı inşa edilmiştir. Özellikle içinde bulunduğu çağın gereği olarak imalat sistemleri üzerinde yapılan bilimsel yönetim çalışmalarının günümüzde hizmet sektörünü de kapsaması üretim yönetimi kavramının günümüzde daha belirgin kullanılmasına sebep olmuştur. İmalat ile üretimin arasındaki ince çizgi, kavramın fiziksel bir mal üretmek ya da hem mal hem de hizmet üretmek anlamında kullanılıp kullanılmamasından ibarettir. Bilimsel yönetim çalışmalarının temelini oluşturan imalat kavramı, Groover tarafından teknolojik açıdan fiziksel veya kimyasal operasyonlarla malzemenin özelliklerinin ve görünümünün değiştirilerek yarı mamül veya ürün elde edilmesi olarak tanımlanmıştır. Ekonomik açıdan ise malzemeye montaj ve imalat operasyonlar ile değer katmak olarak tanımlanmıştır. İmalat yapan firmalar ürüne ekonomik olarak kattıkları değerin karşılığında kar elde etmeyi amaçlamaktadırlar. Buhar motorlarının icadı bu katma değer üretim sürecini hızlandırmış ve daha verimsiz çalışan atölyelerden daha verimli sanayiye doğru bir geçiş süreci başlamıştır.


Sanayi devrimi taşıma, imalat teknolojileri, tarım, madencilik alanlarında ilerlemeyi ve buna bağlı olarak sosyal değişimi yanında getirmiştir 1750 – 1850’li yıllar arasında İngiliz James Watt buhar makinesini icat etmesiyle başlayan değişim sanayileşme konusunda başlayan değişim 1790 yılında Amerikan Eli Whitney birbiri ile değiştirilebilir parçalar konseptini geliştirmesiyle hızlanmış, bunun sonucu olarak başta tekstil endüstrisi gelişmiştir. 1800'lü yıllarda benzinli motor ve elektriğin geliştirilmesi sanayi devriminin hızlanmasını sağlamıştır. Böylelikle atölye düzeninden fabrika sistemine geçilmiştir.

Sanayi devrimi ekonomik açıdan ve yönetim açısından incelendiğinde imalat operasyonlarının malzeme, para, insan ve makina kaynakları, satış ve pazarlama, ürün tasarımı, kalite, operasyonel ve işletme seviyesinde stratejik kararlar gibi işletme fonksiyonlarına doğrudan veya dolaylı bağlı olarak gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Çünkü yapılan yatırımlar katma değer sağlamak ve bunun sonucu olarak da kar elde etmek içindir. Bir imalat tesisi daha kurulmadan önce üretilmek istenen ürünün pazarı ürünün yapısı ve tasarımı ürünün imal usulleri ve üretilecek üretilmesi planlanan ürünün miktarı gibi kararlar verilir ekonomik açıdan yapılması gereken yatırım miktarı hesaplanır ve yatırımdan elde edilecek kazanç öngörülerek yatırım yapılır. Yatırımdan öngörülen kazancın elde edilmesi pazarda satış miktarı ve fiyatı açısından istenen pozisyona gelinmesine bağlıdır. Rekabet ortamında işletmenin hedeflerini yakalayabilmesi müşteri memnuniyetine ve üretim maliyetlerine bağlıdır. Bu parametreleri performans faktörü olarak değerlendirdiğimizde bu parametrelerin ölçülmesi iyileştirilmesi ve parametrelerin alması gereken değerlerin belirlenmesi için işletme içinde belirli fonksiyonları icra eden yapıların bulunması gerekir. Yukarıda verdiğimiz işletme fonksiyonlarını sürdüren birimler kar etme amacını gerçekleştirirken işletmenin temel faaliyeti olan üretimi sürdürülmesinin sağlamalıdır. Bu gereklilik üretim yönetimini doğal olarak işletme fonksiyonlarının hem veri hem de süreç olarak merkezine konumlandırmaktadır.

Sanayi devriminden günümüzde işletmelerin 2 tane temel elemanı para ve üründür. İşletmeler kar hedeflerini gerçekleştirebilmek için üretim yapmak, ihtiyaç duyulan üretimi yapabilmek için de gerekli nakit akışını sağlamak zorundadırlar. Böylelikle hammadde insan makina ve enerji gibi ihtiyaçların karşılanabilmektedir. Sanayi devrimini başlatan İngiltere sömürgecilikte de dünya lideri olduğu için hammadde ihtiyacını fazlasıyla karşılar hale gelmiştir. Yaptığı üretimi sömürgelerine satarak ihtiyaç duyduğu pazarı yani para kaynağını da sağlamaktadır. Rekabet ortamı oluşana kadar işletmelerin hakim olduğu pazarın talebini karşılayabilmeleri, karlarını artırmalarına yardımcı olmuştur.

Amerika’nın kuzey ve güney eyaletleri arasında çıkan iç savaş bu durum için güzel bir örnek teşkil etmektedir. 19. yüzyılda kuzey Amerika eyaletleri sanayi devrimini iyi takip etmiş ve sanayileşmeyi başarmıştır. Kuzey kadar sanayileşemeyen güney eyaletlerinin geliri tarıma dayanmaktadır. Güney eyaletleri İngiltere’nin Afrika’dan getirdiği köleleri özellikle pamuk üretiminde kullanmıştır. Güney eyaletlerinin, ürettikleri pamuğu kuzey eyatlerinin tekstilde rakibi olan İngiltere’ye köle karşılığı ucuza satması kuzey eyaletlerini rahatsız etmiştir. Kuzey eyaletleri güneydeki kölelerin özgürlüğüne kavuşmasını istemektedir. Böylelikle ekonomik sebeplerden kuzeye göçeceklerini ve kendileri için ucuz iş gücü olacaklarını düşünmektedirler. Ayrıca rakipleri olan İngiltere’ye satılan ucuz pamuktan rahatsızdır. Güney eyaletleri ise birlikten ayrılmak istemektedirler. Bu sebeple kuzey eyaletleri ile güney eyaletleri birbiriyle savaşmış ve savaşı kuzey eyaletleri kazanmıştır. Bu savaşın sonucu olarak Amerika parçalanmamış, ülkedeki sermaye, üretim kapasitesi ve iş gücü artmış, batı Amerika pazarı büyümüş ve Amerikada buhar motorunun deniz araçlarına uygulanmasıyla etkili bir ulusal taşıma sistemi kurulmuştur. İngiltere’nin sanayi devrimi ve güney eyaletlerine taşıdığı ucuz iş gücü Amerika’ya yaramıştır. Ama nasıl?

Bu Yazıyı Paylaş :

Yorum Gönder

 
Copyright © 2011. Çetoogle ! - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Çetoogle